Bilirkişinin Sorumluluğu Hakkında
Bilirkişinin Sorumluluğu; Bir kamu görevlisi olan bilirkişinin bu görevin ifası süresince görevin gereklerine uygun olarak hareket etmemesi halinde; bir takım hukuki, cezai ve disiplin sorumluluğu öngörülmüştür.
a) Bilirkişinin Disiplin sorumluluğu:
Kanunda öngörülen şekilde davet edildiği halde bilirkişilerin davete icabet etmemesi halinde, bilirkişiler hakkında tanıklığa ilişkin disiplin hükümleri uygulanır.
İkinci olarak uygulanacak disiplin yaptırımı, bilirkişinin görevini gereği gibi ifa etmemesi veya görevini süresi içerisinde ifa etmemesi halinde ortaya çıkar. Bu çerçevede mahkeme öncelikle raporunu süresinde vermeyen bilirkişiden, görevden alındığı ana kadar yapmış oldukları işlemin nelerden ibaret olduğunu sorar ve kendisine tevdi edilen dosya ve eki belgelerin bir dizi pusulasına bağlı olarak iade edilmesini ister.
Bilirkişinin özellikle bir devlet memuru olması veya kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşunda çalışması halinde; bilirkişinin bilirkişilik görevinin ifası sırasında görevin gerekleri ile bağdaşmayan tutum ve davranışları, Devlet Memurları Kanunu madde 125 anlamında bir disiplin ihlali olarak nitelendirilebilirse veya o kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun disiplin yaptırımını öngören düzenlemelerine aykırılık teşkil ediyorsa, bilirkişi hakkında bu düzenlemeler çerçevesinde de disiplin hükümleri uygulamak mümkün olmaktadır.
b) Bilirkişinin Cezai Sorumluluğu:
Anayasa’nın 128’nci maddesi bağlamında diğer kamu görevlisi statüsünde olduğuna ve Türk Ceza Kanunu bağlamında da kamu görevlisi olduğuna işaret etmiştik.
Bilirkişilerin TCK anlamında kamu görevlisi olarak kabul edilmesi, bilirkişilerin sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilecek suçların faili olmasına ve hem de bilirkişilerin görevin ifası sırasında görevin ifasına ilişkin olarak karşılaşabilecekleri sözlü ve fiili tecavüzlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Diğer taraftan kamu görevlisi sayılmakla bilirkişi sadece kamu görevlisinin katılımı ile işlenebilecek bir takım suçların aktif süjesi (faili) olabilecektir. Gerçekten de, zimmet, irtikâp, rüşvet, görevi kötüye kullanma, görev nedeni ile öğrenilen sırları ifşa, nüfuz ticareti, kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi gibi suçlar kamu görevlileri tarafından işlenebildiğinden, bilirkişilik görevinin ifası sırasında kamu görevlisi olarak nitelendirilen bilirkişinin de bu suçların faili olmasını mümkün kılmaktadır.
Yargı mercileri veya suçtan dolayı kanunen soruşturma yapmak veya yemin altında tanık dinlemek yetkisine sahip bulunan kişi veya kurul tarafından görevlendirilen bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalaada bulunması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
c) Bilirkişinin Hukuki sorumluluğu:
Anayasa’nın 128’nci maddesinde kamu hizmetinin ifası bağlamında bilirkişilerin diğer kamu görevlisi statüsünde bulunması, gerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda kamu görevlisi olarak nitelendirilmesi ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 285 ve devamında bilirkişinin hukuki sorumluluğunun açıkça düzenlenmiş olması karşısında bu tartışmalar sona ermiştir.
Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal sureti ile düzenlemiş olduğu gereceğe aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler. Devlet ödediği tazminat için sorumlu bilirkişiye rücu eder. Bu düzenlemede dört husus özellikle dikkat çekici mahiyettedir.
İlk olarak bilirkişilerin hukuka aykırı olarak düzenledikleri her türlü rapor değil, sadece kasıtlı olarak veya ağır ihmal sonucu düzenledikleri raporlar dava konusu edilebilecektir. Buna karşın bilirkişinin hafif kusurlu olarak düzenlediği raporlar hukuka aykırı da olsa dava konusu edilemeyecektir.
İkinci dikkat çekici husus ise, rapor kasten veya ağır ihmal sonucu gerçeğe aykırı düzenlenmiş olsa bile, bu raporun davaya konu olabilmesi için mahkeme hükmüne konu olması gerekir. Şayet kasten veya ağır ihmal sonucuna bağlı olarak düzenlenecek rapor hükme esas alınmamış ise dava konusu edilemeyecektir.
üçüncü olarak bu dava kasten ve gereceğe aykırı şekilde rapor hazırlayan bilirkişiye karşı değil, Devlet’e karşı açılacaktır. Bu husus bir kamu hizmeti sayılan bilirkişilik faaliyetinin ve bu faaliyetin ifasının bir kamu görevinin ifası sayılması ve aynı zamanda bilirkişinin bir kamu görevlisi olmasına bağlanan doğal bir sonuçtur.
Ayrıca, yine Anayasada memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ancak idare aleyhine açılabilmektedir.
Özellikle, ödenecek tazminatın rücu edilecek olması bilirkişileri hukukun ve kendisini görevlendiren mahkemenin çizdiği sınırlar içinde kalmasını sağlayıcı, görevini dikkatli ve özenli bir şekilde, tarafsızlığa riayet ederek ve objektif kriterlere uygun olarak hareket etmeye zorlayıcı bir niteliği vardır.
42,095 total views, 1 views today