Bilirkişinin Hukuki Statüsü nedir?
Bilirkişilerin yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerinin tespit edilebilmesi için öncelikli olarak bilirkişilik faaliyeti kapsamına giren görevlerin hukuki niteliğinin tespit edilmiş olması ve daha sonra bu tespite bağlı olarak bizatihi bilirkişinin kendisinin hukuki statüsünün tespit edilmesi gerekir.
a) Bilirkişilik faaliyetinin hukuki niteliği: Bir uyuşmazlık dava konusu edildiğinde, bu uyuşmazlığa neden olan vakıaların tespiti ve tespit edilen bu vakıalara hukuk kurallarını uygulamak hâkimin görev alanına girmektedir. Ancak, bu tespitin özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği hallerde onun yerine bilirkişiler tarafından tespit edilmektedir. Bilirkişi hâkim tarafından verilen görev çerçevesinde bizzat hâkimin yetki alanına giren konularda tespitlerde bulunmaktadır. Böylelikle bilirkişi hâkimin karar vermesini kolaylaştırmak sureti ile ona yardımcı olmaktadır.
Hâkim tarafından gerçekleştirilen yargılama faaliyeti bir adli hizmetin gerçekleşmesine hizmet etmektedir. Adli hizmet ise en tipik ve klasik kamu hizmetleri arasında yer almaktadır. Bu haliyle adli hizmetler bir kamu hizmetinde bulunması gereken bütün temel unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Bu çerçevede bir faaliyetin kamu hizmeti olarak adlandırılabilmesi için iki temel unsuru bünyesinde barındırması gerektiğine işaret edilmektedir. Bu unsurlar, aslilik ve sürekliliktir.
Aslilik bir hizmetin Devlet tarafından devletin asıl vazifeleri arasında olmasını ifade eder. Bu hali ile yargılama yetkisi ve bununla bağlantılı olarak adli hizmetler Devletin Anayasa ile yerine getirmeyi üstlendiği en önemli faaliyetlerin başında gelmektedir.
Bir kamu hizmeti açısından bulunması gereken diğer asli nitelik ise sürekliliktir. Bu bağlamda süreklilik Devletin bu hizmeti yerine getirmeye her an hazır olmasını ifade eder.
Bilirkişinin hâkimin faaliyet alanına giren bir alanda kendisinin görevlendirilmesine uygun olarak, hâkimin yetki alanına giren bir konuda tespitlerde bulunmak suretiyle rey ve görüşünü beyan etmesi hâkim tarafından gerçekleştirilen adli hizmetin bir parçasıdır. Bu nedenle bilirkişi tarafından gerçekleştirilen faaliyet de bir adli hizmettir ve dolayısıyla bilirkişi en klasik kamu hizmetlerinden birisi olan adli hizmetin gerçekleşmesine hizmet etmektedir.
Diğer taraftan bilirkişi kanun hükmü gereği inceleme yaptığına göre bu faaliyet bir kamu görevinin yerine getirilmesi mahiyetindedir.
b)Bilirkişinin hukuki statüsü: Kamu görevlerinin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eli ile yerine getirileceğini öngören Anayasa’nın 128’nci maddesinin 1’nci fıkrası oldukça önemlidir. Bu çerçevede bir kamu görevi ifa eden bilirkişilerin memur mu yoksa diğer kamu görevlisi mi olduğunun tartışılması gerekir.
Memur, bir kamu hizmetini ifa eden, idari bir kadro içerisinde idari hiyerarşiye bağlı olarak kamusal yetkiler kullanan ve devlet bütçesinden maaş, ödenek, ücret gibi bir karşılık alan kişiler memur olarak adlandırılmaktadır. Bu çerçevede, bilirkişiler bir kamu hizmeti ifa etmekle beraber, idari bir kadroda ve idari bir hiyerarşi içinde hareket etmediklerinden dolayı memur olarak adlandırılamazlar. Bilirkişilere yapılan ödemeler, istisnai haller bir yana uyuşmazlığın taraflarınca karşılanmaktadır. Bütün bu nedenlerden dolayı bilirkişilerin memur olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Diğer kamu görevlisi kavramı ile ise, Devlet ile arasında bir kamusal ilişki kurulmak suretiyle, bir kamu hizmetini ifa eden memurlar ve işçiler dışındaki diğer kişileri ifade etmektedir. Bu çerçevede hâkimin görevlendirme kararı ile bilirkişi ile devlet arasında bir kamusal ilişki kurulmakta ve bilirkişi de bu ilişkiye bağlı olarak bir takım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle bir kamu hizmeti mahiyetinde olan adli hizmeti gerçekleştirmektedir. Bu nedenle anayasal olarak bilirkişiler diğer kamu görevlisi sınıfına girmektedirler. Resmi bilirkişiler ise zaten hem anayasa hukuku hem de idare hukuku bağlamında zaten birer memurdur.
Bilirkişilerin hukuki statüsü bağlamında üzerinde durulması gereken diğer bir husus da ceza hukuku bağlamında statüleridir. Türk Ceza Kanunu’nun 6/1c maddesinde eski Ceza Kanunu’ndan farklı olarak memur ve kamu görevlisi ayrımı yapmaksızın, kamusal bir faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yolu ile ya da herhangi bir suretle sürekli, süreli veya geçici olarak katılan herkesi kamu görevlisi olarak addetmiştir.
Ceza hukuku bağlamında bilirkişinin kamu görevlisi olarak kabul edilmesine görevi sırasında kendisine karşı işlenen suçlarda failin daha ağır bir ceza ile cezalandırılması (mesela hakaret suçunda olduğu gibi), ya da sadece kamu görevlilerince işlenebilen suçların (mesela, rüşvet, görevi ihmal, görevi suiistimal gibi) faili olabilme gibi bir takım önemli sonuçlar bağlanmıştır. Bu bağlamda uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek adına bilirkişinin TCK anlamında bir kamu görevlisi olduğu hususu HMK md. 284’te açıkça düzenlenmiştir.
7,342 total views, 2 views today