Adli Bilişim Alanında Bilirkişiliğin Önemi
Hangi yargı alanında başvurulmuş olursa olsun bilirkişi raporlarının hakimi bağlayıcılığı yoktur. Hâkim bilirkişi raporunu serbestçe takdir eder ve gerektiğinde bilirkişi raporuna aykırı da karar verebilir. Ancak, hâkimin bilirkişi raporu aleyhine karar verebilmesi ya hâkimin o alanda bilirkişilere nazaran çok daha deneyimli ve donanımlı olmasına ya da aynı hususu başka bir bilirkişi incelettirmiş ve aksi yönde bir kanaatin ortaya çıkmış olması gerekir. Yoksa hâkimin bilirkişiye başvurması keyfi olmadığı gibi, bilirkişi raporları aleyhine karar verebilmesi de bir keyfilik alanı değildir. İşte hâkimi bilirkişi raporu aleyhine karar verebildiğine ve gerektiğinde vicdani kanaatinin oluşması ve tarafların zihinlerinde oluşan çelişkilerin giderilebilmesi için defalarca bilirkişiye gidebilmektedir. Bu çerçevede hem tarafların ve hem de hâkimlerin beklentisi maddi âlemde meydana gelen olay ile hukuki âlemde meydana gelen olayın bire bir örtüşmesinin sağlanması ve buna göre o olaya yasal hukuki sonucu bağlamasıdır. Aksi bir düşünce, maddi gerçek ile adli gerçeğin örtüşmemesi sonucunu doğurur ki, bağlayıcı olan adli gerçek olduğundan toplumda yargıya duyulan güveni ve adalet inancını sarsar. Bu bağlamda bütün yargılama hukukları alanında bilirkişilik maddi gerçeğe ulaşılmasını en önemli vasıtalarından birisi olmaktadır.
Bilirkişi Kimdir?
Hâkimin uyuşmazlıkları çözebilmesi için rey ve görüşü ile kendisine yardımcı olacak, taraflar dışındaki uzman kişilere ihtiyacı vardır. İşte hâkimin gündelik ve mesleki bilgisi ile çözemediği, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda rey ve görüşüne başvurulan üçüncü kişilere bilirkişi diyoruz. Mesela, mahkemeye sunulan bir ses kaydına ilişkin olarak sesin sahibi olduğu iddia edilen kişi sesin kendisine ait olmadığını ve ses kayıtları üzerinde ekleme ve çıkarma şeklinde montajlamalar yapıldığını ve telefon dinlemesinin de hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir. Bu iddianın araştırılması bakımından o ses kaydının itiraz edene ait olup olmadığını veya bir takım montajlamaların yapılıp yapılmadığını hâkim mesleki ve gündelik bilgisi ile bilemez. Bu konu ancak o alanda uzman bir kişinin incelemesi sonunda açıklığa kavuşturulabilir. Başka bir ifade ile bu konuda hâkimin özel ve teknik bilgiye ihtiyacı vardır. Bu eksikliğini konunun uzmanı bir üçüncü kişinin rey ve görüşünü alarak gidermek durumundadır. İşte burada başvurulan uzman kişi bilirkişi olarak adlandırılmaktadır. Buna karşın aynı olayda hâkim dinlemenin hukuka aykırı olup olmadığını mesleki bilgisi ile rahatlıkla çözebilir. Zira bu tür dinlemeler ancak hâkim kararı ile yapılabilmektedir, hâkimlik mesleğinin bir gereği olarak her hâkim bunu bilir, ya da bilmesi beklenir. Bu nedenle, şayet bir dinlemeye izin verildiğine dair bir hâkim kararı ibraz edilemezse, dinlemenin hukuka aykırı olduğuna karar verilir.
Bütün bu açıklamalardan sonra bilirkişiyi, bir uyuşmazlığın çözümü sırasında hukuki konular dışında, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hususlarda rey ve görüşüne başvurulan davanın tarafları dışındaki üçüncü kişilerdir” şeklinde tanımlamak mümkündür.
Bilirkişilik Yapmak Zorunlu mudur?
Adalet hizmetini Devlet’in anayasa ile dağıtımını üzerine aldığı en tipik ve en önemli kamu hizmetlerinden birisidir. İşte bu çerçevede mahkemelerde davaya bakacak hâkimlerin yanı sıra, gerektiğinde rey ve görüşüne başvurulacak bilirkişileri de belirlemiştir. Fakat devletin belirlediği bu kişiler resmi bilirkişilerdir. (Adli tıp kurumu, Yüksek Sağlık Şurası, kamulaştırma bedeline itiraz davaları için oluşturulan resmi bilirkişi listesi ve TÜBİTAK)
Bilirkişilik yapma zorunluluğu bağlamında, Kanun hükümleri ise şu şekildedir: HMK md. 270:” (1)Aşağıda sayılmış olan kişi ya da kuruluşlar, bilirkişilik görevini kabulle yükümlüdürler:
- Resmi bilirkişiler ve 268’nci maddede belirtilmiş bulunan listelerde yer almış olanlar, (Bölge Adliye Mahkemeleri Adli Yargı Adalet Komisyonları tarafından tutulan listeler)
- Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, meslek veya zanaatlarını icra etmesine olanak bulunmayanlar,
- Bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek ve sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olanlar.
(2) Bu kişiler anacak tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler”.