Delil sistemleri ve Bilirkişiliğin bu delil sistemleri içindeki yeri
Bir vakıanın ispatı için başvurulan vasıtalara delil denir. Bir nevi delil geçmişte meydana gelen olayın fotoğraflanarak mahkemeye getirilmesi gibidir. Deliller o delilin ispat gücüne veya hangi yargılama hukuku alanında ileri sürüldüklerine göre çeşitli kriterlere tabi tutularak incelenebilirler.
Genel olarak delil sistemleri ikili bir ayrıma tabi tutularak incelenir. Bu çerçevede yapılan ilk ayrım katı delil sistemi ve serbest delil sistemi ayrımıdır.
Katı delil sistemi, bir uyuşmazlığın çözümü sırasında kullanılabilecek olan delillerin nelerden ibaret olduğunun bizzat kanun koyucu tarafından teker teker sayıldığı sistemlerdir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda kabul edilen sistem bu katı delil sistemine örnek olarak verilebilir. Bu Kanun’da toplam sekiz adet delil kabul edilmiştir. (senet, ikrar, yemin, kesin hüküm, tanık, bilirkişi, keşif ve özel hüküm nedenleri). Medeni yargılama hukuku alanında bunlardan başka bir delile başvurmak mümkün değildir.
Serbest delil sistemi, Kanun’da öngörülenlerin dışında ki delillere de başvurmanın mümkün olduğu sistemdir. Bu sisteme HMK ve CMK tarafından benimsenen sistem örnek olarak verilebilir. Zira, her iki Kanunda da deliller belirtilmiş olmakla birlikte, bu belirleme sınırlandırılmış değildir. Mesela, HMK delilleri, senet, yemin, kesin hüküm, tanık, bilirkişi, keşif ve uzman görüşü olarak saydıktan sonra “ Kanun’un belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hallerde, Kanun’da düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir” denilmek suretiyle serbest delil sisteminin benimsendiğine açıkça işaret edilmiştir. İdari yargılama usulünde de deliller bağlamında bir sınırlandırılma yapılmadığından, bu alanda da serbest delil sisteminin geçerli olduğunu söylemek mümkündür.
Delillerin hâkim tarafından değerlendirme biçimine göre deliller; “delillerin serbestçe değerlendirilmesi sistemi” ve “kanuni delil sistemi” şeklinde ikiye ayrılarak karşımıza çıkmaktadır.
Delillerin serbestçe değerlendirilmesi sistemi, hâkimin bütün delilleri kendi vicdani kanaatine göre değerlendirip sonuca ulaştığı sistemdir. Hukuk yargılamasında takdiri delillerin değerlendirilmesi bu sisteme göre yapılmaktadır. Bunun yanı sıra ceza muhakemesinde ve idari yargılama hukuku alanında da bu sistem geçerlidir. Bu çerçevede bilirkişilik hukuk yargılaması alanında takdiri deliller kategorisinde yer aldığından, idari ve ceza yargılamalarında ise zaten serbest delil sistemi geçerli olduğundan hâkimin, bilirkişi raporu ile bağlı olmaksızın, o raporu doğrudan doğruya değerlendirdiği bir delil olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilirkişi rapor ve görüşü bütün yargılama hukuklarında hâkimi bağlamayıp, onun değerlendirmesine tabi olan bir delildir. Hâkim bu delil aleyhine de karar verebilir.
Kanuni delil sistemi ise, bazı delillerin hâkimin değerlendirmesine tabi olmaksızın onu bağladığı delillerdir. Bu tür deliller hâkimi bağladığından hâkim bu deliller aleyhine karar veremez. Bu sistemde deliller kesin deliller ve takdiri deliller şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutularak incelenmektedir. Bu sisteme örnek olarak HUMKve HMK verilebilir. Zira, her iki Kanun bağlamında da deliller kesin deliller (senet, yemin kesin hüküm, ikrar (sadece HUMK’da)) ve takdiri deliller (Tanık, bilirkişi, keşif, özel hüküm nedenleri (sadece HUMK’da), uzman görüşü (sadece HMK’da)) şeklinde ikili bir ayrım yapılmaktadır. Bu şekilde yapılan ayrımda kesin deliller hâkimi bağlayıcı mahiyettedir ve hâkim bu delillerle bağlıdır. Buna karşın, takdiri deliller hâkimi bağlamaz, hâkim onları serbestçe değerlendirir ve gerektiğinde bu delillerin aleyhine de karar verebilir.